Hapishane

İngilizce konuşulan orjininal vahyi dinleyin:

İndirin (indirmek için sağa tıklayın)

How to Escape Your own Mind

Marshall Vian Summers
Tarafından alındığı gibi
\21 Ekim 2013 tarihinde
Boulder, Colorado’da

Bu kayıt hakkında


Bu ses kaydında duyduğunuz Melekler Meclisinin Marshall Vian Summers vasıtasıyla konuşmasıdır.

Burada, kelimelerin ötesinde var olan, Tanrı’nın orjinal iletişimi, dünyayı gözeten Melekler Meclisi tarafından insan diline ve anlayışına çevrilmiştir. Melekler Meclisi daha sonra Tanrı’nın mesajını Elçi aracılığıyla iletir.

Bu harikulade süreçte Vahyin Sesi tekrar konuşuyor. Kelime ve Ses dünyada. Tarihte ilk kez sizin ve dünyanın tecrübe edebilmesi için sözlü vahyin özgün kayıtları mevcut.

Vahiy armağanını alanlardan olasınız ve O’nun benzersiz Mesajı’nı kendinize ve hayatınıza kabul edecek kadar açık olasınız.



Okuyucuya not:
Bu çeviri, orijinal İngilizce metni çevirmek için gönüllü olan Yeni Mesaj öğrencileri tarafından Derneğe sağlanmıştır. Bu çeviriyi, insanların bu yeni formda kendi dillerinde bir araya getirme şansı bulabilmeleri için bu ilk haliyle dünyaya sunuyoruz.

Cezaevlerinden haberdarsınız. Buralar insanların hapsedildiği, ihmal edildiği ve sıklıkla istismar edildiği yerlerdir. İnsanların normal yaşamdan uzaklaştırıldığı ve ciddi sınırlamalar ve gözetim altına alındığı yerlerdir. İnsanların dış dünya ile irtibatlarının kesildiği ve genellikle unutulup göz ardı edildikleri yerlerdir.

Bugün içinizdeki hapishaneden söz ediyoruz; sizi kilitleyen, geri tutan, yaşamdan koparan, sevdiklerinizden ayıran, kaderinizi ve özgürlüğünüzü inkar eden hapishaneden. Duvarsız, parmaklıksız, gardiyansız bir hapishane, görünmez bir hapishane, kendi zihninizdeki hapishane.

İnsanlara baktığınızda oradadırlar ama gerçekte orada değildirler. Bakış açılarına, tutumlarına ve inançlarına; şikayetlerine, hayallerine, umutlarına, korkularına ve endişelerine hapsolmuşlardır. Onlarla konuşuyorsunuz ama sizi zar zor duyabiliyorlar. Onlara bakıyorsunuz ama sizi gerçekten göremiyorlar. Onlara zarif bir mesajla ulaşmaya çalışıyorsunuz ama onlar bunun ne olduğunu bilmiyorlar.

Bazı uluslarda özgür görünüyorlar. Hareket edebilirler. Belli bir dereceye kadar mesleklerini belirleyebiliyorlar, hatta belki de kiminle evleneceklerini seçme özgürlüğüne sahipler ki bu dünyada hala nadir görülen bir özgürlük. Ama hala bir hapishanenin içindeler. Bu hapishane, zaman ve koşullar içinde inşa edilmiş, kendini şekillendiren ve bir insanın neyi görüp neyi göremeyeceğini, neyi yapıp neyi yapamayacağını, neyi duyup neyi duyamayacağını belirleyen Ayrılık Hapishanesidir.

Herkesin hapishanesi biraz farklıdır, ancak gerçek hala aynıdır. Bu, birçok insan için hala ciddi ve acil bir ihtiyaç olan, yaşamın temel gereksinimlerini elde etmenin ötesinde, en temel sorununuzdur. Ancak bu ihtiyaç yeterince karşılandığında ve insanlar bu konuda makul derecede bir güvenliğe sahip olduklarında, o zaman farklı türde bir özgürlük elde etmekle uğraşmak zorunda kalırlar; bu özgürlük dışarıdan bile dayatılmasa da orada pekiştirilir.

Bu bir hapishane, görüyorsunuz. Duvarlarla çevrilisiniz, dışarıda tutuluyorsunuz. Kaynağınıza yanıt veremiyorsunuz. İçinizdeki İlim, Tanrı’nın size verdiği daha derin Zekâ, size her gün işaretler ve ipuçları veriyor ama siz duymuyor, hissetmiyorsunuz. Ve eğer duyarsanız, bunun başka bir şey olduğunu düşünürsünüz, zihninizdeki diğer tüm düşüncelerin arasında, hiçbir yerden gelmeyen ve hiçbir değeri olmayan başka bir düşünce.

Gördüğünüz gibi, Ayrılık içinde yaşamak, fiziksel gerçeklikte yaşamak, bir bedende yaşamak, sürekli değişim ve belirsizlik dünyası, rekabet ve çatışma ve her zaman var olan kayıp ve yoksunluk korkusu tarafından sınırlandırılmak temel ikilemdir. Burada hapishane olan dünya değil, zihninizin kendisidir. Paranın satın alabileceği tüm konfora sahip olabilirsiniz ama yine de çaresizsinizdir, kafeste bir ileri bir geri volta atan bir hayvan gibi, sürekli uyarılmaya ihtiyaç duyarsınız, sizi gerçekten sefil durumunuzu deneyimlemekten alıkoyan sürekli bir dikkat dağınıklığı ve saplantıya ihtiyaç duyarsınız.

Ancak bu hapishanede yaşadığınızı ve buraya yaşamak için gönderildiğiniz ve yaşamanız gereken hayatı yaşamadığınızı fark ettiğinizde, yaşamda temel bir köşeyi dönmeye başlarsınız. İşte burada Cennet size gerçekten yardımcı olabilir. Ancak bu birçok adımı, aşaması ve eşiği olan bir dönüştür. Bir günde, bir ayda ya da bir yılda bir anda gerçekleşmez. Ancak bu, yaşamdaki daha büyük amacınızı bilmeye ve bunu deneyimlemek ve ifade etmek için içsel özgürlüğe sahip olmaya yönelik bu temel ihtiyaçla başlamalıdır.

Kültür ve toplum içinde bir yere kilitlenmiş olabilirsiniz, ekonomik olarak bir aileye bakmak veya bir rolde işlev görmek zorunda olabilirsiniz ama yine de bu içsel özgürlüğe sahip olabilirsiniz. Ve eğer buna sahipseniz, bir aziz, bir yol gösterici, bir bilgelelik, şefkat ve bağışlama dağıtıcısı gibi olursunuz, insanların zaman içinde tavsiye ve çözüm aramak için gelecekleri biri olursunuz çünkü onların arasında gerçekten içinde çatışma olmayan tek kişi sizsiniz, çünkü hapishaneden çıktınız ve artık orada yaşamıyorsunuz.

Bu aşamada, yalnızca dış yaşamınızın sınırlamalarıyla çevrilisinizdir, ancak iç yaşamınız daha sınırsız, daha saf hale gelir, sürekli korku ve neredeyse herkesin temel koşulu olan korkudan kaçma ihtiyacı ile kuşatılmaz.

Bu sadece seçilmişler ya da en umut vaat edenler, en zenginler ya da en büyük fırsatlara sahip olanlar için değil, herkes için bir sorundur. Çünkü Tanrı her insanı dünyaya, belirli insanlarla ve belirli durumlarla benzersiz bir şekilde hizmet etmesi için göndermiştir. Çoğu insanın bu şekilde hareket etmemesi, her düzeyde acının nedenidir ve her gün gördüğünüz, dokunduğunuz ve duyduğunuz dünyayı üretir.

Bu nedenle herkesin sorunudur ve herkesin temel ihtiyaçlarının merkezinde yer alır. İnsanlar kendilerini zevklerle, mal mülkle, romantizmle, güç ve prestij arayışıyla ne kadar tatmin etmeye çalışırlarsa çalışsınlar, bu temel ihtiyaç hala içlerinde yaşamakta ve başka hiçbir şekilde tatmin edilememektedir.

Gördüğünüz gibi hala hapishanedeler, şimdi tutkularına, arayışlarına ve hırslarına daha derinden bağlılar ve tüm bunları kaybedebileceklerinden her zamankinden daha fazla korkuyorlar. Artık düşmanları var. Artık rakipleri var. Artık onları tehdit eden sayısız başka güç var. Dolayısıyla, maddi anlamda herkesten üstün görünseler de, onlar ortalama bir insandan daha fazla kızgındırlar ve nadiren bir huzur ve rahatlama anı yaşarlar.

Bu dünyanın arayışı olsa da, Cennet sizi buraya daha büyük bir amaç için gönderdi. Ve yalnızca Tanrı’nın dünyaya yönelik Yeni Vahyi bundan doğrudan söz etmektedir. Büyük bir elçiye ya da azize inanmayı gerektirmez. Katı bir dini felsefeye ya da ideolojiye bağlılık gerektirmez. Dini bir sisteme ya da örgüte ait olmanızı gerektirmez. Bu şeylerin içinde ya da ötesinde var olabilirsiniz çünkü temel ihtiyacınız bunların ötesindedir.

Sizi bu hapishaneden nasıl kurtaracağını yalnızca Tanrı bilir. Herhangi bir kaçış biçimini deneyebilirsiniz; tamamen mutlu, basit bir yaşam sürmeye çalışabilirsiniz; pastoral bir yaşam sürmeye çalışabilirsiniz; tarımsal bir yaşam sürmeye çalışabilirsiniz; yaşamınızı içsel kısıtlamanızın sürekli ihlalini hissetmeyeceğiniz şekilde inşa etmeye çalışabilirsiniz. Ama ne kadar uğraşırsanız uğraşın, hayatınız boyunca kendiniz için mükemmel koşulları formüle etmeye çalışın, temel sorununuzdan kaçamazsınız. Ve yaratmayı başardığınız bu koşulların sürdürülebileceğini ve korunabileceğini garanti edemezsiniz, bu da sürekli korku ve kızgınlığa yol açar.

Tanrı bu çıkmazı anlar çünkü bu çıkmaz tüm fiziksel evreni yönetir; ayrılmışların sayısız biçimde, sayısız dünyada, sayısız kültür ve uygarlık ifadesinde, sayısız farklı teknolojik ve sosyal gelişim düzeyinde yaşamak zorunda olduğu fiziksel bir evreni. Bu, bu dünyada ve zeki yaşamın evrimleştiği ya da bir yerleşim kurduğu tüm dünyalarda Ayrılık içinde yaşamanın koşuludur. Bu ne kadar temel bir şeydir.

Tanrı size Ayrılık’a girme, birey olma, yalnız olma, hayatınızı kendiniz belirliyor gibi görünme özgürlüğünü verdi. Ancak bu sizin özgürlüğünüz olduğu kadar yükünüz de olmuştur. Tanrı sizin çıkmazınızı anlıyor ve Tanrı insan ailesine ve her yerdeki, tüm boyutlardaki ve evrenlerdeki tüm zeki yaşam ailelerine cevabı verdi. Bu cevap bugün sizin içinizde yaşıyor. O sizin ormandan çıkış yolunuzdur. Çünkü o bozulmamıştır. Boyun eğilmemiştir. Dünyaya uyarlanmamıştır. O’nun burada onaylanmaya ya da ödüllendirilmeye ihtiyacı yoktur. Yok edilemeyeceği için korkusuzdur. O sizin saf ve korkusuz, bilge ve şefkatli olan tek parçanızdır. O, Tanrı’yı hiç terk etmemiş ve Yaratılış’a hâlâ bağlı olan parçanızdır.

İşte bu yüzden Kıyamet Günü yoktur. Bu yüzden Cehennem ve lanetlenme yoktur çünkü bir parçanız hala Yaratılış’ta yaşamaktadır ve Tanrı’dan ayrılamaz. Ancak dışarı atılan ve kendi isteğinizle ayrılan, fiziksel gerçeklikte yolculuk eden parçanız, bugün bulunduğunuz yerdir. Ancak bu sizin daha büyük gerçekliğinizi, daha büyük kökeninizi, kendi inançlarınızın ve ihlallerinizin hapishane duvarlarının dışında var olan daha büyük kaderinizi ifade eder.

Hapishane kapınızın anahtarı Tanrı’dadır. Ve bu anahtar mükemmeldir. Yine de tereddüt ediyorsunuz çünkü kendi zihninizin sınırlarını terk etmek istediğinizden gerçekten emin değilsiniz. Orada acı çekseniz de, buna adapte olmuş durumdasınız ve değişimden korkuyorsunuz, bu hapsolma olmadan kaybolacağınızı düşünüyorsunuz. Yok olacağınızı düşünüyorsunuz. Ortadan kaybolacağınızı düşünüyorsunuz. Fakat bunların hiçbiri doğru değildir. Hâlâ burada olurdunuz. Hala siz olurdunuz. Aynada aynı görünürdünüz. Dış koşullarınız değişmezdi. Ölmediniz ve başka bir yere gitmediniz.

Zihniniz açılır ve daha önce hiç hissetmediğiniz şeyleri deneyimlemeye başlarsınız. Ve bu deneyimi her zaman yaşadığınızı fark etmeye başlarsınız. Ve bunun sizin normal günlük zihin durumunuzla, yani sürünen, kendini küçümseyen, korkulu ve şüpheci zihin durumunuzla büyük bir tezat oluşturduğunu görürsünüz.

Dünyaya daha büyük bir amaç için gönderildiğiniz için, bu amacı keşfetme özgürlüğünü bulmalısınız. Bu amacın ilgilendirdiği insanları bulma özgürlüğünü bulmalısınız. Bunun için hazırlık yapacak cesareti bulmalısınız. Farklı türde bir yolculuğa çıkmak için gerekli gücü ve öz disiplini oluşturmalısınız. Kendinizi inkar etmekten ve üzerinizde dolaşan bulutlardan kaçarak özgüveninizi inşa etmelisiniz.

Bu nedenle, Tanrı’nın ilk amacı sizin yükünüzü hafifletmek, gerçek yaşamınızın bu hapishanenin dışında olduğunu ve hayatta çok az şeyle yetindiğinizi görmeniz için size bir şans vermektir. Sizi bekleyen daha yüce bir gerçeklik vardır – daha yüce bir çağrı, daha yüce bir amaç, daha yüce bir yaşam deneyimi.

Fiziksel, kültürel, yoksulluk ve koşullara bağlı olsanız bile, zihniniz yine de lütuf için bir kanal haline gelir. Hayatta kalmak ve elde edilebilecek her şeyden mutluluk elde etmek için mücadele eden ve çabalayan bir birey yerine, artık Cennetin konuşabileceği ve dünyaya, her geçen gün daha da karanlıklaşan bir dünyaya, Büyük Değişim Dalgalarıyla karşı karşıya olan bir dünyaya ışık tutabileceği bir geçit haline gelirsiniz.

Bu güç ve bu lütuf olmadan, etrafınızdaki dünya değiştikçe ve zorlaştıkça daha da korkulu ve hoşnutsuz olacaksınız. Dünyada meydana gelmekte olan büyük değişim karşısında daha öfkeli, daha yargılayıcı ve daha tehditkâr hale gelen insanlardan daha fazla etkileneceksiniz. Daha fazla izole olacaksınız. Hayatta kalmanızın, refahınızın ve esenliğinizin sürekli saldırı altında olduğunu hissedeceksiniz. Bunun için başkalarını, hatta belki de hiç tanımadığınız insanlardan oluşan tüm ulusları suçlayacaksınız. Partizan olurdunuz. Çelişkiye düşerdiniz. Kendinizle savaş halinde olur, dünyanın dört bir yanında meydana gelen savaşlara kapılırdınız.

Ancak Tanrı sizi buraya daha büyük bir plan ve daha büyük bir amaç için gönderdi; bu cehennemsi tuzağa düşmemeniz, kendi zihninizin hapishanesinde kaos ve sefalete sürüklenmemeniz, mükemmel bir şekilde tasarlanmış olduğunuz zihninizin, bu güzel iletişim aracının, sizin vasıtanızla dünyaya daha büyük armağanların verilebileceği bir araç olmasına izin vermeniz için.

O halde Tanrı sizi bu şekilde kurtaracak ve onaracaktır – tercih edilen bir inancı benimsediğiniz için değil; İsa’ya, Buda’ya ya da Muhammed’e inandığınız için değil, Tanrı’nın içinize yerleştirdiği İlmin gücüne açıldığınız için. Burada İsa, Buda ve Muhammed mümkün olan en büyük şekillerde katkının, özgürlüğün örnekleri haline gelirler.

Sizden onların yaptıklarını yapmanız istenmese de, özünde aynı hazırlık sürecinden geçiyorsunuz. Ancak bu bilinçli bir yolculuk olmalıdır. Bu yolculuğa çoktan çıktığınızı ve büyük ilerleme kaydettiğinizi düşünmeyin. İçsel durumunuz değişmeye başlayana, değerleriniz değişmeye başlayana, öncelikleriniz değişmeye başlayana, içsel deneyiminizin doğası değişmeye başlayana kadar, henüz bu yolculuğa gerçekten hazır değilsiniz demektir. Belki de kıyıda durmuş, önünüzdeki büyük okyanusa bakıyor ve diğer tarafta ne olduğunu merak ediyorsunuzdur.

Tanrı’nın ilk amacı sizin yükünüzü hafifletmektir; bu da size hapishanenizden kaçış imkânı vermektir çünkü hapishanenizde, sizin çıkmanız gereken daha büyük yolculuğun farkına varacak kadar göremez, bilemez ve duyamazsınız. Yola çıkacak güce ve kararlılığa sahip olamayacak kadar kendi içinize hapsolmuş ve size baskı yapan diğer insanların etkisine maruz kalmış durumdasınız.

Bu yolculukta ailenizi ya da içinde bulunduğunuz koşulları terk etmek zorunda değilsiniz, zira pek çok durumda bu mümkün ya da uygun bile değildir. Bu içsel bir yolculuktur, yapacağınız en büyük, en derin yolculuktur, çünkü bunu yapmanız Cennetin İradesidir – temelde, esasen, tüm inançların ve bakış açılarının ötesinde, dinin ötesinde, milliyetin ötesinde, ırkın ve kabilenin, kültürün ve geleneğin ötesinde.

Bu sizin Tanrı ile olan sözleşmenizdir. Sizi bu dünyaya daha büyük bir amaçla getiren şey budur. Ve sizi buraya geri getirecek olan da budur, çünkü bu şekilde geri getirilmek için burada olmanız gerekir.

Dua edebilirsiniz. Dizlerinizin üzerine çökebilirsiniz. Kutsal metinleri okuyabilirsiniz. Dinin reçetesine göre mükemmel bir şekilde yaşamaya çalışabilirsiniz. Bu asil bir girişim olsa da, hapishaneden kaçışınızı garanti etmez.

Birçok insan için bu durum hapsedilmişliklerini daha da derinleştiriyor. Artık inançları konusunda sertleşir ve diğer herkesi yargılar hale gelirler. Artık kendi inançlarının herkesin inanması gereken tek ya da en önemli inanç olduğunu ve inanmayanların ya da inanamayanların cezalandırılması, kovulması ve hatta yok edilmesi gerektiğini düşünürler. Tanrı’nın büyük Vahyini artık güç ve mahkumiyet için kullanılacak bir silaha dönüştürmüşlerdir.

Bu, hapishanenizin içinde inanmaya çalışmaktır. İçsel olarak hapsedilmişliğinizden kaçış ve rahatlama bulamazsanız, işte böyle görünür.

Hapsedilmek doğal değildir. Siz bunun için tasarlanmadınız. Kültürünüz ve kendi içsel inançlarınız ve duygusal durumlarınız tarafından bu kadar sıkı bağlanmak, bu kadar kısıtlanmak doğal değildir. Yaşamınızı yalnızca ideolojiye dayandırmak doğal değildir, çünkü doğal halinizde ideolojiniz yoktur. İdeolojiye ihtiyacınız yoktur. Bu dünyada, doğal halinizdeyken, çalışmak için bir çerçeveye ihtiyacınız vardır ama Tanrı’nın her şeyin içinde ve ötesinde hareket ettiğini görürsünüz. Ormandaki ağaçların arasından rüzgar gibi akar, orada da yaşamasına rağmen oraya bağlı değildir.

Bu nedenle, hapishanenizden kaçmaya çalışın. Hapishanenizi tanıyın. Kendi içsel durumlarınızın ve tutumlarınızın olabildiğince nesnel bir şekilde farkına varın ve ne kadar kısıtlandığınızı, ne kadar takıntılı olduğunuzu, ne kadar depresif ve bastırılmış olduğunuzu göreceksiniz – yalnızca dış güçler ve koşullar tarafından değil, kendi içsel durumlarınız tarafından da.

Kendinizi aldatıcı veya kuruntulu hale gelmeden dış koşullarınızı değiştirerek her şeyi mükemmel bir şekilde kabul edilebilir hale getiremezsiniz. Ancak zihninizin hapishane kapılarını açabilirsiniz ve Tanrı bunu mümkün kılmak için İlime Giden Adımları sağlamıştır. Tanrı çıkış yolunu sağlamıştır – sadece inanılacak bir şey değil, sadece kişisel davranış için kılavuzlar değil, sadece dünyada yaşamak için emirler değil, ama hapishane evinizden, kafa karışıklığı ve kendini inkar sisinden gerçek çıkış yolunu sağlamıştır.

İnsan zihninde yıkıcı olan her şey, tüm yıkıcı davranışların kaynağı, tüm zulmün kaynağı, tüm şiddet ve kinin kaynağı kafa karışıklığıdır. Ve kafa karışıklığı doğal olmamanın ürünüdür. Doğal olmayan bir durumdur. Geldiğiniz ve geri döneceğiniz yer bir kafa karışıklığı hali değil, büyük bir kesinlik ve alçakgönüllülük halidir.

Bu nedenle, hayatta nasıl mutlu olacağınızı anlamaya çalışmayın. Elbette çözmeniz gereken sorunlar ve ele almanız gereken ikilemler var. Kuşkusuz, bugün bile görebildiğiniz, yapılması gereken düzeltmeler var. Ancak bu ormandan çıkış yolunu bilmiyorsunuz, çünkü hapishanenizin anahtarı sizde değil.

Ama Tanrı bir kez daha anahtarı sağlıyor. Bu kez saf bir biçimde veriliyor, tüm insanlık tarihinde ilk kez saf haliyle kaydediliyor – o kadar saf ki Sesimizi, İsa, Buda ve Muhammed’le konuşan Sesimizi bile duyabilirsiniz. Duyabilirsiniz. Okuyabilirsiniz. Anlayabilirsiniz – çünkü bu sizinle konuşan Cennetin Sesi’dir. Ve ilk amacı size özgürlük vermektir – tam özgürlük değil çünkü bu burada tam olarak mümkün değildir, ancak Tanrı’nın içinize yerleştirdiği daha derin sesi bulma ve ayırt etme ve bu sesi takip etme ve düşüncelerinizi ve yaşamınızı yeniden şekillendirmesine izin verme özgürlüğüdür.

İnsanlar denemeye devam etse de, dünyada bunu nasıl başaracağını bulabilecek kimse yoktur. O halde Tanrı size bir çıkış yolu sunuyor. Bu yol ihtişam, mucizeler ve coşku vaatleriyle dolu değildir. Bu sadece bir çıkış yoludur. Dünyevi zihniniz ile içinizdeki daha derin İlim Zihni arasındaki birincil bağlantıyı size yeniden sağlar. Ve bu bağlantı sayesinde, size gerçekten onarıcı olan, yaşamınıza çözüm getiren, zihninizdeki hapishanenizi derinleştiren ve sizi orada hapseden güçlere ve eğilimlere karşı koyan şeyler verilir.

O halde, böyle bir armağanın mümkün olan en saf haliyle size sunulduğu bir Vahiy zamanında yaşamak, Tanrı’nın yeni Elçisinin dünyada olduğu ve bu Vahyi mümkün olduğunca çok insana getirdiği bir zamanda yaşamak ne büyük bir kutsamadır. Bunu duyduğunuz ve aldığınız için kutsanmış durumdasınız.

Tanrı bunu daha önce de denedi ama Tanrı’nın Vahiyleri yanlış yorumlandı, yanlış anlaşıldı, kötüye kullanıldı ve insanlar için bir baskı biçimine, bir boyunduruğa dönüştürüldü.

Sadece daha büyük bir Cennet duygusuna sahip olanlar bunların ötesini görebilir ve büyük gelenekleri faydalı bir şekilde kullanabilir. Ancak bu daha derin bir anlayış gerektirir. Bunları hissetmek için hapishanenin dışında düşünüyor olmalısınız – bu daha büyük birlikteliği hissetmek; büyük bir bilgelik ve şefkatle, faydalı bir şekilde gözetildiğinizi hissetmek; günahlarınız ne kadar derin olursa olsun, Cennetin Lütfunu almanıza engel olamayacağını görmek.

Buradaki amaç dünyadan kaçmak ya da ölüp cennet gibi bir yere gitmek değil, kendinizi hangi koşullarda bulursanız bulun, ister zengin ister fakir olun, ister seyahat etmekte özgür olun ister olmayın, burada gerçekten olmanız gereken kişi olmaktır.

Koşullarınızı değiştirebilseniz de değiştiremeseniz de, dünyada bir ışık haline gelirsiniz çünkü hapishaneden kurtulmuşsunuzdur; hapishanenin dışında yaşayabilecek, bulutların ötesindeki yıldızları görebilecek, doğanın güzelliğine her an tanıklık edebilecek, hayatın binlerce basit zevkine hayret edebilecek, başkalarını saf ve tanımın ötesinde olanla kutsama gücüne ve fırsatına sahip olabilmeniz için sizi kutsayan Cennetin varlığını hissedebileceksiniz.